Bağırsaklarımızda yaşayan bakterilerin toplamına kısaca bağırsak mikrobiyomu dendiğini ve bağırsak mikrobiyomuna iyi bakmanın ömrü uzatmanın yollarından biri olduğunu biliyoruz.
Ancak son dönemde başka bir mikroorganizma topluluğu sağlığa olan faydalarıyla öne çıkıyor.
Araştırmacılar diş eti hastalıkları, çürükleri ve eksik dişleri olan kişilerin inme geçirme ya da kalp hastalığı, kanser, diyabet, obezite, romatoid artrit ve Alzheimer gibi kronik hastalıklara yakalanma olasılığının daha yüksek olduğunu uzun zamandır biliyor.
Detroit Üniversitesi Mercy Diş Hekimliği Okulu'nda ağız hastalıkları üzerine araştırmalar yapan Judith Jones, Business Insider'a yaptığı açıklamada, 50 yılı aşkın zamandır bu işin içindeyim ve asırlık insanların ağızlarında, o kadar uzun süre yaşamayanlara kıyasla daha fazla diş olduğunu söyleyebilirim dedi.
Bu durumun birçok sebebi olabileceğini ifade eden Jones, Bilimsel açıklaması o kadar da basit değil diye konuştu. Örneğin ağızdaki dişlerin eksilmesi, kişinin öz güvenini etkileyip yaşam kalitesini düşürebiliyor.
Görüntüsü nedeniyle utangaçlık yaşayan kişilerin başkalarıyla sosyalleşme olasılığı azalıyor.
Dahası bu kişiler kuruyemiş, sebze ve yağsız protein gibi besleyici gıdaları çiğnemekte de zorluk yaşıyor.
Ancak günden güne artan araştırmalar, ağızda yaşayan mikropların (yani ağız mikrobiyomunun) sağlığımız üzerinde önceden düşünülene kıyasla çok daha büyük bir rol oynayabildiğine işaret ediyor.
Tanınmış uzun ömür meraklıları arasında da temiz bir ağzın daha fazla yaşamamıza yardım edebileceği fikir öne çıkmaya başladı.
Biyohacker'lığa soyunan teknoloji CEO'su Bryan Johnson, geçtiğimiz günlerde abonelerle paylaştığı bültende 9 adımlık ağız sağlığı protokolünü anlattı.
Johnson'ın protokolü dil kazıma ve kronik hastalıkları önlemek için çay ağacı yağı kullanma gibi işlemleri içeriyordu.
Johnson'dan birkaç gün sonra bu kez Andrew Huberman, dinlenme rekorları kıran podcast'i 'Huberman Lab'in bir bölümünü, ağız mikrobiyomu ile fiziksel ve mental sağlık arasındaki ilişkiye ayırdı.
Son olarak sektörle ilgili gelişmeleri aktaran bir bülten olan Fitt Insider, mikrobiyom odaklı ürünlerin 55 milyar dolarlık ağız bakım ürünleri piyasasına giriş yaptığını belirtti.
Bu ürünler arasında kişinin ağzındaki bakterilere uygun olarak özel geliştirilen prebiyotik diş macunu da bulunuyor.
Küresel piyasa araştırmaları şirketi Mintel'in verilerine göre, 2023-2024 yılları arasında ülkedeki ağız sağlığı ürünlerinin satışları yüzde 6,3 artarak 10,8 milyar dolardan 12,2 milyar dolara yükseldi.
Bu sektöre yatırım yapanlar küresel sindirim sağlığı ürünleri piyasasındakine benzer bir başarı bekliyor.
Fortune Business Reports'a göre 2019'da 37,93 milyar dolar olan sindirim sağlığı piyasasının 2027'de 71,95 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor.
Tıpkı bağırsaklar gibi, ağız mikrobiyomunda da iyi ve kötü mikroorganizmalar bulunuyor.
Ancak ağız mikrobiyomu bağırsaklardakinden farklı işliyor.
Sağlıklı bir bağırsak mikrobiyomunda çok farklı türlerde mikroorganizmalar yaşıyor.
Bu mikropların fiziksel ve zihinsel sağlığa çeşitli faydaları olduğu biliniyor.
Söz konusu faydalar arasında daha güçlü bir bağışıklık sistemi, daha iyi bir ruh hali ve tip 2 diyabet ya da kolon kanseri gibi hastalıkların riskinin azaltılması geliyor. Öte yandan ağızda yaşayan bakterilerin sayısı bağırsaklardakine kıyasla oldukça sınırlı.
Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi'nde ağız mikrobiyomu üzerine çalışmalar yürüten Johnathon Baker, dişleri fırçalayıp diş ipi kullanmanın ağız mikrobiyomunu sıfırladığını ve zararlı mikropların koloni kurup olgunlaşmasını önlediğini belirtti.
Ağız mikrobiyomunun ekosistemini bir volkanik patlama sonrası oluşan manzaraya benzeten Baker, Kapsamlı bir temizliğin ardından ağız içi çoraklaşır.
Ancak eninde sonunda bitkiler büyür ve çevreyi değiştirir.
Bu da yosun gibi ikincil bitkilerin büyümesine izin verir dedi.
Birkaç yıldan (ya da dişlerin doğru düzgün fırçalanmadığı birkaç günden) sonra yosunların kayaları parçalamaya başladığını ve daha fazla bitki türünün ortaya çıktığını ifade eden Baker, Nihayetinde ağzınız mikroplardan oluşan bir yağmur ormanına dönüşür ifadelerini kullandı.
Bu bakteriler kana karıştıktan sonra vücudun farklı yerlerine ulaşıp hasara ve inflamasyona yol açabiliyor diyen Baker, diş eti hastalıklarına yol açan bakterilere Alzheimer hastalarının beyinlerinde, kolon kanseri hastalarının tümörlerinde ve kardiyovasküler hastalığı olan kişilerin kalp dokularında rastlandığını sözlerine ekledi.
Baker, Bu mikroplar kronik hastalığa yol mu açıyor, hastalığın gelişimine katkıda mı bulunuyor yoksa inflamasyona neden olarak vücudun hastalıklara karşı direncini mi azaltıyor kısmı net değil çünkü ağız mikrobiyomuna dair araştırmalar henüz çok erken döneminde ifadelerini kullandı.
Ancak araştırmalarla elde edilen kanıtlar, ağız hijyeninin iyi olmasıyla kardiyovasküler hastalık riskinin düşük olması arasında güçlü bir bağ olduğunu gösteriyor.
Hatta bir araştırmaya göre, haftada bir kez diş ipi kullanmak, iskemik inme riskini beşte bir oranında azaltıyor.
Benzer şekilde 2019'da yayımlanan ve ağız sağlığı ile kronik hastalıkların ilişkisini inceleyen araştırmaların değerlendirildiği bir meta analizde, en sık bildirilen korelasyon periodontal hastalıklar ve kardiyovasküler hastalıklar arasında olduğu bildirildi.
Baker, bu bağı anlamaya devam ettiğimiz sürece ileride tüm sağlığımızı önemli seviyede iyileştirecek gelişmelerin yaşandığına tanık olabileceğimizi belirtti.
Kariyerine diş hijyeni uzmanı olarak başlayan Jones ise iyi bir ağız hijyeninin ilk adımının dişleri günde en az bir kez güzelce fırçalamak olduğunu belirtti.
Jones, Diş hekimlerinin çoğu günde iki kez fırçalama tavsiyesinde bulunuyor.
Bence bu kısmen insanlara günde en az 1 kez diş fırçalatabilme isteğinden kısmen de insanların ağız kokusunu önleme isteğinden kaynaklanıyor dedi.
Her gün diş ipi kullanmanın da önemli olduğuna dikkat çeken Jones, Çünkü diş fırçası dişler ve diş etleri arasında kalan ve periodontal cep adı verilen bölgeye giremez.
Hastalıklar da burada oluşur.
Diş eti kullanmak dişlerinizi korumanıza yardımcı olur diye konuştu.
Diş ipi tercihlerinde en basit olanın en iyisi olduğuna inandığını söyleyen Jones, Şimdilerde su püskürten cihazların bile etkili olduğu söyleniyor ama doğrusunu söylemek gerekirse ben buna ihtimal vermiyorum ifadelerini kullandı.
Baker da diş ipi kullanmanın önemini vurgulayarak, Bu alana girmeden önce çok fazla diş ipi kullanan bir insan değildim.
Ama yüksek lisans çalışmalarım sırasında ileri seviye periodontal hastalıklara dair çok korkunç fotoğraflar gördüm.
O günden sonra her gün diş ipi kullanma kararlı aldım ve kullandım dedi.
Bu haber kümelem tekniğiyle yazılmıştır.